Sayfa her keresinde biraz daha beyaz
yağmur gibi
kokusu yağmur tadında soğuk tadında
kristal bulut
taşı sarıp sarmalayan bulut
düşmeyen taş kalan kök
yağmurun geçmişi
bedenimle
yağmurda geçirdiğim zaman
taştan bedenler sözü edilmeyen kollar ve ötekiler
benimkiler tutulmuş
onları gevşetmek ya da serbest bırakmak
ya da serbest bırakmak için
harcadığım güç?
kollarımı mı yağmuru mu taşı mı?
ağaç da olabilirdi bu
belirsiz dokunuşlarla ıslanmış insanlar
burada beyaz onlar beyaz
(erimiş dokunuşların baskısı altındaki insanlar)
sayfanın beyaz olduğu gibi o ne söylerse söylesin
belleğin tersi
II
beyaz bir koridor var. ya da siyah. giderek
uzaklaşabilir. art arda bir dizi
olay
hastane soğuğu dolu sonu gelmeyen boşluk.gece
vakti. ya da öğle. pencere olmadığı için
ya da bu duvardaki bütün fotoğraflar
soyunmuş pencereler. ya da hafif bir rahatsızlık
ya da tek pencere. durağan hali dünyanın
kargaşadan sonra.
III
hayalinde canlandırmak
demek bu ve bu gerçek
yağmur demiyorum ıslanmadan
ve adın sen beni öpmeden
ben seni burada beklerken
yağmuru görebiliyor musun?
gök yürür renkler değişirken
ben hâlâ oturmuş
bekliyorum
üşüyorum
(daha önce söyledim sana ne kadar üşüdüğümü)
çok daha fazlasını görüyorum buradakilerin
hepsinden
(söz ettim sana korkudan ve baş dönmesinden)
öteki yanı çevir bir başka yanı var ben
yazarken
bir eski görüşe terk ediyorum tavanları evleri
unutup ölü grameri masanın üzerinde
daha sonra döneceğim sesinin bana ulaşan sedasına
(ağzından gelen bulutlar ve sonu olmayan o nehir)
in Cümle Frase #01
M. Tiago Paixão
tradução: Cevat Çapan